Erdoğan’ın adaylığı

Başbakan Erdoğan, dün görkemli bir organizasyonla, beklenen cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladı.
Başbakan Erdoğan, dün görkemli bir organizasyonla, beklenen cumhurbaşkanlığı adaylığını açıkladı. Konuşmanın içeriğine, geleceğe dair verilen mesajların analizine geçmeden önce Erdoğan’ın adaylığının sembolik anlamına yönelik bir nokta üzerinde durmakta fayda var.
Türkiye’de demokratik siyasete anlam veren esas dinamik, vesayet sisteminin milletten aldığı yetkiyi tekrar millete geri vermek, toplumsal eğilimlerin siyasal sisteme yansımasını sağlamaktır. Bu misyon üzere hareket eden ve gösterdiği performans dolayısıyla devletin-seçkinlerin gadrine uğrayan liderler toplumsal hafızada kalıcı bir yere sahip olmuşlardır. Menderes ve Özal’ın toplumsal hafızadaki kalıcılıkları bununla ilişkilidir. Erdoğan, bu siyasi misyonun en başarılı temsilcilerinden biri olarak Menderes, Özal ve Erbakan’dan aldığı bayrağı hayal edilemeyecek yerlere taşıdı.
Erdoğan, siyasi serüveninin hemen hemen her kritik virajında önüne ciddi engeller çıkarılan, çıkan engelleri millete yönelerek, milleti yolculuğuna katarak aşan, engelleri aştıkça da başarı algısını ve milletle ilişkisini güçlendiren bir lider. Bu siyaset, Erdoğan’ın kendi kişisel serüveni ile devletin ve ideolojisinin gadrine uğramış muhafazakâr toplumsal kesimlerin siyasal serüveni arasında bir özdeşliğin kurulmasını sağladı. Erdoğan, muhafazakâr-dindar kesimin, siyasal sistemin demokratikleşmesini arzu eden mağdurların, yüzyıllık içe-kapanmacı parantezin kapanmasını arzu eden kesimlerin sözcüsü, temsilcisi, sembolü olarak algılandığı için aynı anda sevgi ve nefret objesi haline gelebiliyor.
Siyasetteki bu belirleyiciliği dolayısıyla, Erdoğan Türkiye’de cumhurbaşkanlığının en doğal, en beklenen adayı olduğu gibi cumhurbaşkanı olmasından hem en fazla coşku duyulan hem de en fazla ürkülen kişi olma özelliğine de sahip.
Erdoğan’ın siyasetteki yerine yönelik bu hatırlatmadan sonra, konuşmanın içeriğine, ön plana çıkan başlıklara geçebiliriz.
Konuşmanın üç sacayağa dayandığı söylenebilir.
Erdoğan’ın konuşmasında en fazla ağırlık verdiği başlık, hangi ilkeler doğrultusunda siyaset yaptığına yönelik söyledikleriydi. Temsil siyasetinin iyi bir tarifi olabilecek şu cümlelerin altı çizilebilir:
“Biz siyaseti tüm kenar mahalledeki yoksullar için yaptık. Dicle’nin kenarındaki kaybolan koyunlar için yaptık. Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceye, Mamak’taki zulme son vermek için siyaseti yaptık. Anadilini konuşması yasak olan anneler için siyaset yaptık. Yoksul olduğu için insan yerine koyulmayan adam gibi adamlar için siyaset yaptık. Ortadoğu için, Filistin için, Somali için, Irak için siyaset yaptık. (…) Biz başı dik bir Türkiye hayal ettik. 200 yıldır özgüveni hırpalanan, yağmalanan Türkiye’den kendi bölgesinde ve dünyada ben de varım diyen bir ülkeye dönüştürdük.”
Konuşmada ağırlık verilen ikinci başlık, cumhurbaşkanlığına nasıl bir anlam yüklediğine ve nasıl bir cumhurbaşkanı olmayı tasarladığına ilişkin söyledikleriydi. Erdoğan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin cumhurbaşkanlığı makamı üzerindeki dönüştürücü etkisine değindikten sonra nasıl bir profil ortaya koymayı düşündüğüne yönelik işaretler verdi:
“10 Ağustosta cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle vesayetler dönemi de kapanmış olacak. (…) Bizim için, cumhurbaşkanlığı makamına çıktığımız zaman orası bir dinlenme makamı asla olamaz, olmayacaktır. Çözüm sürecini bedeli ne olursa olsun sürdüreceğimizi defaatle ifade ettik. Cumhurbaşkanlığımızda da çözüm sürecinin sekteye uğramasına asla müsaade etmeyiz, edemeyiz. Aynı şekilde paralel devlet yapılanmasıyla mücadele, cumhurbaşkanlığı dönemimizde çok daha güçlü, çok daha koordineli süreceğini özellikle ifade etmek isterim.”
Üçüncü başlık, ‘AK Parti’ye ne olacak?’ sorusuna verilen bir cevap niteliğindeydi. Dava, 3 dönem kuralı, veda değil başlangıç vurguları bu başlığın ön plana çıkan unsurları oldu:

“Bizim büyük davamız fani isimler, fani şahsiyetler üzerine değil, baki, hakikatler üzerine inşa edilmiştir, bugüne böyle gelmiştir ve böyle de gidecektir. AK Parti şahıslarla var olmuş, şahıslarla bugüne gelmiş bir parti değildir. AK Parti bir dava partisidir. (…) Bu bir veda değil, bir kapanış, bir bitiş değildir. Taze bir başlangıçtır. Bir hatime değil, bir Fatiha’dır, bir açılıştır.”

‘Çalıyorlar ama çalışıyorlar‘

Yenilginin hazmedilmesi, hele kazanmaya çok yatırım yapmış ve bundan emin olmuşsanız, hiç kolay olmayabiliyor.
Yenilginin hazmedilmesi, hele kazanmaya çok yatırım yapmış ve bundan emin olmuşsanız, hiç kolay olmayabiliyor. Kazanma dışında bir alternatif düşünememe hali, kişinin kendisini aldatmaya müsait bir psikoloji geliştirmesine yol açıyor. Dolayısıyla yenilgi anı gelip çattığında bir tür ruhsal çöküntü yaşanıyor. Ama bunun maliyetini sırtlamanın yükü o denli ağır olabiliyor ki, sorumluluğu üzerinizden atmak istiyorsunuz. Böylece epeyce hüzünlü bir durum çıkıyor ortaya… Yenilgiyi açıklamak için gerçek dışı, ancak kendinizi aldatabilecek olan bir gerekçe arıyorsunuz. Oysa zaten bu noktaya da aynı nedenle gelmiştiniz! Yani gerçeği tam okuyamadığınız ve kendinizi aldattığınız için. Sonuç yenilgiden hiçbir ders çıkarılamaması bir yana, bu yenilgiyi malzeme yaparak kendi ‘akılsızlığınızı’ derinleştirmenizdir. Zaman içinde bu akılsızlığın kireçlenmesi ve kemikleşmesi durumu daha da kötüye götürecek ama bu arada kendinizle yüzleşme daha da zorlaşacağı için gerçekliğe uyum sağlamada daha da zorlanabileceksiniz.

AKP’nin başarısı belki bu parti içinde de böylesine bir yanılgının tohumlarını ekecektir. Bunu ancak ileride anlayabileceğiz… Ama AKP karşıtlarında söz konusu sendromun yıkıcı etkilerini her gün gözlemliyor, gazete sütunlarından okuyor, televizyon kanallarından duyuyoruz. İktidar partisinin seçimlerde yüzde 45 civarı oy alacağını öngörmek çok kolayken, kendilerini aldatmayı seçerek hükümetin düşeceği bir sürece girileceğini sananlar, bugün umutsuzca bir can simidi aramaktalar. Doğal olarak bu can simidi geleceğe gönderme yapıyor ve çatı adayın cumhurbaşkanlığı seçiminde niçin başarılı olacağını anlatıyor. Ama aslında aynı yanlış tekrarlanıyor… Yerel seçimde hükümetin az oy almayacağı belliydi ama öyle olması istendiği için gerçeği deforme eden bir bakış geliştirilmişti. Bugün de Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı istenmediği için rakip adaya hayali bir güç atfediliyor ve olması istenen sonuç sanki gerçekçi bir analizin sonucu gibi sunuluyor.
Bu da bir başka yenilgi olacak ve her halde ona da iç dünyaları tatmin eden bir kulp bulunacaktır. Yerel seçim yenilgisine bulunmuş olan kulp ise, bu psikolojik ihtiyacın gözleri nasıl kör edebildiğinin bariz işaretlerini taşıyor. Sıkça tekrarlanan klişe üzerinden bakarsak, halkın AKP için “çalıyorlar ama çalışıyorlar” diye düşündüğü ve o nedenle oy verdiği öne sürülüyor. Bunun düpedüz ‘aptalca’ bir bakış olduğunu anlatmak kolay değil. Çünkü bu gerçek dışı değerlendirme zihni meleke kullanımının, bir analizin sonucu değil. ‘Ne olmuş olabilir’ sorusuna kendi dışında cevap aramanın uzantısı olarak doğmuş durumda.
Açık olan bir gerçek var… Niceliksel ve niteliksel saha çalışmaları muhafazakâr seçmenin iktidarla ilgili nesnel bir bakış geliştirmekten çok uzak olmadığını gösteriyor. Yani ‘çalıyorlar’ ve ‘çalışıyorlar’ tespitleri epeyce yaygın. Ancak ‘çalışıyorlar’ tespiti ‘çalıyorlar’ tespitinden kabaca iki misli daha fazla. Ayrıca ikisi arasında sadece ‘ve’ takısı var, ‘ama’ takısı değil. Diğer bir deyişle muhafazakâr taban AKP’nin farklı alanlardaki performansını karşılaştırarak oy vermiyor. Her ülkedeki her aklı başında seçmen gibi, bu partiyi diğer siyasi partilerle ve diğer muhalif siyasi aktörlerle karşılaştırıyor. Ve zihnindeki terazide AKP ağır basıyor… Sebep basit: İktidar hem olumlu hem olumsuz şeyler yapıyor olabilir ama olumlu olanların değeri tarihsel olarak paha biçilmez nitelikte. Olumsuz olanlar ise sıradan, geleneksel ve yapısal. Oysa muhalefet blokunda yer alan aktörlerin AKP’nin olumsuzluğuna işaret etmek dışında gerçek bir söylemleri yok. Bunun anlamı AKP’nin iktidardan gitmesi durumunda ‘tarihsel olarak paha biçilmez’ kazanımların elden kaçmasıdır. Muhafazakârlar ve daha geniş olarak orta sınıf, AKP çalışıyor diye oy vermiyor. AKP’nin ima ettiği geleceğe sahip çıkıyor. ‘Çalmak’ ise bu geleceğin devrimsel önemi yanında çok ufak bir mesele olarak kalıyor.
Üstelik bu tespiti iktidar alanında dönen finansal imkânların hepsini ‘çalma’ fiili altında toplamayı göze alarak yapmaktayız. AKP karşıtları olayı böyle sunduklarında herkesin kendileri gibi düşündüğünü sanabilirler. Ancak tabana inildiğinde insanların büyük oranının basit ‘çalma’ ile hizmet üreten para akışını birbirinden ayırdığı görülüyor. Hizmet üretmesi o para akışını akladığı için değil… O para akışı belirli bir geleceği daha yakına taşıdığı için.

Türkiye Kürdistan

Bilindiği üzere İçişleri Bakanlığı’ndan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da, “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi” ismine onay verdi.
Dolayısıyla, bir siyasi parti isminde “Kürdistan” ibaresinin kullanıp kullanılamayacağı noktasında mevzuat hükümlerine bakmak isabetli olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 68. maddesinin 4. fıkrası, siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemlerinin, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olamayacağını ifade etmiştir. Henüz kurulmayan ve dolayısıyla tüzük ve programları hakkında bilgi sahibi olmadığımız partinin bizatihi isminin, Devlet bağımsızlığı ile ülke ve milletin bölünmez bütünlüğüne aykırılık oluşturduğunun kabulü gerekir.
Ayrıca; siyasi partilerin kurulmalarına, teşkilatlanmalarına, faaliyetlerine, görev, yetki ve sorumluluklarına, mal edinimleri ile gelir ve giderlerine, denetlenmelerine, kapanma ve kapatılmalarına ilişkin hükümleri düzenleyen Siyasi Partiler Kanunu, kullanılamayacak parti adları ve işaretleri ile ilgili açıklamalarına Kanunun 96. maddesinde yer vermiştir. Maddenin 3. fıkrası uyarınca; “Komünist, anarşist, faşist, teokratik, nasyonal sosyalist, din, dil, ırk, mezhep ve bölge adlarıyla veya aynı anlama gelen adlarla da siyasi partiler kurulamaz veya parti adında bu kelimeler kullanılamaz”.
Kürdistan’ın bir bölge adı olduğu noktasında bir tereddüt bulunmamakla birlikte, “Kürdistan” ismi ile ortaya atılan siyasi düşüncenin, Anayasanın başlangıç kısmında belirtilen Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığı ile Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü hedeflediği ve bu cihetle Anayasanın 68. maddesi ile Siyasi Partiler Kanunu hükümlerine aykırı olduğu tartışmasızdır.
Siyasi Partiler Kanunu m.78/a-2 uyarınca siyasi partiler; “Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, dil, ırk, renk, din ve mezhep ayrımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak; Amacını güdemezler veya bu amaca yönelik faaliyette bulunamazlar, başkalarını bu yolda tahrik ve teşvik edemezler”. Yine Siyasi Partiler Kanunu m.78/b uyarınca siyasi partiler; “Bölge, ırk, belli kişi, aile, zümre veya cemaat, din, mezhep veya tarikat esaslarına dayanamaz veya adlarını kullanamazlar”.
Ülkemiz terör eylemleri ile bölücü yapılanmalardan dolayı çok bedel ödemiştir. Bundan dolayıdır ki, Türk Ceza Kanunu’nda bu yapılanmalara karşı mücadele ve faillerin cezalandırılması için sert hükümlere yer verilmiştir. Örneğin Kanunun 302. maddesi, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyenlerin ağırlaştırıcı müebbet hapis cezası ile cezalandırılacağına hükmetmektedir. Devletin birliğini ve Ülke bütünlüğünü bozmak suçunu düzenleyen TCK m.302, bu suçun koruduğu hukuki yarara o derece önem vermiştir ki, Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçları tanımlayan TCK m.309 ila 313’de suçun maddi unsuru sayılan “elverişli vasıtalarla cebir ve şiddet kullanma” hareketini burada aramamıştır. Bir başka ifadeyle TCK m.302’ye göre, cebir ve şiddet kullanılmasa da Devletin birliğini ve Ülkenin bütünlüğünü bozmaya yönelik fiillerin suç sayılıp cezalandırılacağı anlaşılmaktadır.
Kürdistan bölgesini parti ismi olarak belirleyen kişilerin hedeflerinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülke ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef aldığı açık olduğu gibi, Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’nun bu tür eylemlere ve “Kürdistan” gibi bölge isimlerini oluşturanlar ismine izin vermediği şüphesizdir. Bunun yanında örneğin; “Karadeniz Birliği Partisi, İç Anadolu Halk Partisi, Türkiye Akdeniz Demokrat Partisi, Kapadokya Adalet Partisi, Türkiye Doğu Anadolu Müdafaa Partisi” adlı partiler de kurulamaz. Bu konu, ifade hürriyeti veya siyasi hakkın kullanımı ile daraltılıp incelenemez.
Bir siyasi parti; Devletin bağımsızlığına, Ülkesi ve Milleti ile bölünmez bütünlüğüne, insan hak ve hürriyetlerine, “eşitlik” ve “hukuk devleti” ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz, sınıf ve zümre diktatörlüğü ile herhangi bir diktatörlüğü savunamaz ve yerleştirmeyi amaçlayamaz (Anayasa m.68/4).
Bu açıdan İçişleri Bakanlığı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Kürdistan” ismine verdiği onayı çözüm sürecinin bir parçası olarak nitelendirmekle birlikte, hukuki olmadığını, yukarıda sayılan hükümlere aykırı olup, “hukuk devleti” ilkesine ters düştüğünü ifade etmek gerekir.
Ayrıca; bölge adı içerip Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısına aykırılık oluşturan, bu anlamda ayırımcılığı destekleyen, muhtemelen kurulacak siyasi partinin tüzüğünde de buna ilişkin yer verilecek ibareler, bu ibarelere yer verilmese bile siyasi partinin adından kaynaklanan nihai hedefi dikkate alındığında, Anayasa m.4 uyarınca değiştirilemeyecek bir hüküm olarak nitelendirilen Anayasa m.3/1’i de tartışmasız bir şekilde ihlal edecektir. Anayasa m.3/1’in 1. cümlesine göre; “Türkiye Devleti, ülkesi ve milleti ile birlikte bölünmez bir bütündür”.
Tüm bu sebeplerle, hangi niyetle olursa olsun “hukuk devleti” ilkesi gereğince ve bundan başka normlar hiyerarşisinin tepesinde olan, Anayasa m.11’e göre herkesi ve tüm kanunları bağlayan Anayasaya aykırı düşecek şekilde bölge adının bir siyasi parti tarafından kullanılabilmesi mümkün değildir.
Eğer isteniyorsa siyasi partilerde kullanılabilecek bir coğrafi isim olabilir, o da Anayasa m.3/1’in 1. cümlesi uyarınca “Türkiye” ismidir. Bundan öte, hangi sebep ve saikle olursa olsun bölgecilik ve ayırımcılık oluşturabilecek isimlerin, temsili demokrasinin temelini oluşturan ve Türk siyasi hayatı ile yönetimine yön veren siyasi partilerde kullanılması kabul edilemez. Burada basit bir isim ve masum bir isteğin yerine getirilmesi algısından hareketle “ne olacak, çözüm sürecine katkıda bulunacaksa bu da olsun, bir ismi fazla da büyütmemek gerekir” denilerek, Anayasa ve kanunların açık hükümlerine aykırılığa izin verilemez. Bu tür bir uygulama, başka kötü emsallerin de önünü açabilecektir ki, birlik ve bütünlüğün sürekli dillerde dolaştığı bu zamanda bölgecilik içeren sübjektif tavizde, hukuka aykırılığın yanında siyaseten de isabetli sonuç alınabilmesi mümkün değildir.
Unutulmamalıdır ki siyasi partiler; belirli bir maksat, yöre, mesleki mensubiyet, hizmet amacı itibariyle kurulan dernekler ile bazı somut amaçlar çerçevesinde oluşturulan vakıflardan farklıdır. Temsili demokrasinin olmazsa olması olup, kuruluş amacı ve fonksiyonları itibariyle bütünü kapsamalı; bölge, ırk, din, dil, mezhep ve cinsiyet itibariyle ayırımcılık yapmamalı, gerek adında ve gerekse tüzüğünde ayırımcılık içeren ibareler taşımamalıdır.
Konuyu ifade hürriyeti kapsamında ele alırsak;
İfade hürriyetinin kolektif bir kullanım biçimi olan sivil örgütlenmenin bir yansımasının da siyasi partiler olduğu, dolayısıyla bir siyasi partinin isim, tüzük ve faaliyetlerinin cebir, şiddet ve tehdit içermemek kaydıyla bölge, ırk, din, mezhep, cinsiyet ve marjinal de olsa ideolojik görüşler içerebileceği, bunları çağrıştırabileceği ve bunların demokratik hukuk toplumlarında kullanılabileceği fikri savunulabilir. Bunun dayanağı net olarak, siyasi partinin cebir, şiddet ve tehdit içeren faaliyetlerde bulunmaması, mensuplarını da bunlara tahrik ve teşvik etmemesi olarak gösterilebilir. Bu düşünce, siyasi partinin adı ve tüzüğünde şekil itibariyle cebir, şiddet ve tehdidin olmamasını yeterli görüp, faaliyetleri itibariyle hukuka aykırı hareket edip etmediğine bakılması gerektiğini savunabilir. Bu görüşe dayanak olarak da Anayasa m.90/5 gösterilebilir.
Anayasa m.90/5’e göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır”.
Bir an için Türkiye Cumhuriyeti’nin bağlı olduğu herhangi bir uluslararası bir sözleşme ile bölge, ırk gibi yukarıda belirttiğimiz isim ve unsurların, cebir, şiddet ve tehdit içermemek kaydıyla siyasi parti ismi olarak kullanılabileceği ileri sürülebilirse de, bu düşünceye iki nedenle katılmak mümkün değildir.
Birincisi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin “hakları kötüye kullanma” başlıklı 17. maddesidir. Bu maddeye göre, “Bu sözleşmede yer alan hiçbir hüküm, bir devlete, topluluğa veya kişiye, sözleşmede tanınan hak ve hürriyetlerin yok edilmesi veya bunların sözleşmede öngörülenden daha geniş ölçüde sınırlandırılmalarını amaçlayan bir etkinlikte veya eylemde bulunma hakkı verdiği biçimde yorumlanamaz”. Bu hükmün Anayasada karşılığı, “temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması başlıklı” 14. maddedir.
İkincisi, yazılı hukuk sisteminde bir ülkenin yapısını ve yönetim sistemini belirleyen temel belge anayasadır. Anayasa, normlar hiyerarşisinin tepesinde olup, kanunlarla uygun bulunan uluslararası sözleşmelerin de üstündedir. Kanunla uygun bulunan bir uluslararası sözleşmenin Anayasaya aykırılığının ileri sürülememesi, Anayasa hükümlerinin gözetilmeyeceği anlamına gelmez. Ayrıca, bir kısım insanların siyasi görüş ve isteklerinin korunması adına diğer kısmın veya çoğunluğun hak ve hürriyetleri ile kamu düzeni ve barışını, gerçek ve yakın veya somut tehlikeye düşürecek eylemlere izin verilmeyebilir.
İlk bakışta bu sınırlama, cebir, şiddet veya tehdit içermeyen ifade hürriyetinin kısıtlanması olarak nitelendirilse bile, Anayasa ile kurulu düzenin ortaya koyduğu ilke ve esaslar, daha önemlisi kişi hak ve hürriyetlerinin korunması adına gündeme gelebilir. Bu sebeple, her konuyu ifade hürriyeti ile cebir, şiddet ve tehdit içerip içermemek denkleminde açıklamak mümkün olamaz. Aksi halde, cebir, şiddet ve tehdit içermeyen kişilik haklarına yönelik saldırılar ile bir ülke ve milletin üstün değer olarak nitelendirdiği unsurlara yönelik yapılan tahkir ve tezyif fiillerini de cezalandırmamak gerekir.

Sonuç olarak; yine de meselenin ifade, toplantı ve dernek kurma özgürlükleri çerçevesinde incelenemeyeceğini, en azından tartışmanın bu nokta ile sınırlandırılamayacağını, elbette varsayımdan veya adı ile tüzüğünden hareketle bir partinin hukuka aykırılığın içinde bulunduğu nitelendirilmesinin yapılamayacağını, bunun için eyleme dönüşmenin tespitinin gerektiğini bilmekteyiz. Bununla birlikte, Ülkenin siyasi yapılanması ile temsili demokraside yer alacak siyasi partilerinin usul ve esaslarını belirleyen Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu hükümlerinin esas alınması gerektiği, siyasi hakkın kullanılması olarak kabul edilse de, bir siyasi parti teşkilatlanmasının Anayasanın 1 ila 16. maddelerinde öngörülen çerçeve hükümlere aykırı olamayacağını ifade etmek isteriz.

Adana Escort PINAR

Herkese Merhabalar. Ben Adana’dan escort Pınar. 25 yaşında, 1.69 boy 55 kilo 92-61-89 ölçülerinde bir adana escort bayanım. Oldukça ateşli, ince, manken gibi bir fiziğe sahip biriyim. Fizik yapımı resimlerimden de görebilirsiniz. Uygun olduğum zamanlarda sizler için kaliteli bir escortluk hizmeti vermeye çalışmaktayım. Görüşme detaylarimi ogrenmek ve randevu almak icin Benle unutamayacağınız ateşli saatler yaşamak isteyen elit bayların telefonunu beklemekteyim.

adana escort, adana eskort, bayan escort adana

Escort Adana MERVEHAN

Merhaba, Ben Sınır tanımayan partneriniz MERVEHAN ve 21 yaşındayım.Bir kadında aradığınız tüm özelliklere sahip olduğumu hatta daha fazla düşünüyorum. Ben 54 kiloda, 1,69 boyunda bir kadınım ve fiziğimi korumak için düzenli olarak spor yapıyorum, bunun yanı sıra sağlıklı olmaya da gayret gösteriyorum ve bakımlarımız her ay yaptırmaya gayret gösteriyorum. Temiz ve bakımlı bir kadının erkekler tarafından çok daha fazla tercih edilmesi gayet normal bir durum ve sizler de tercihlerinizde sınırsız elit bir escort arıyorsanız benimle muhteşem bir zamana akabilirsiniz.. Benim için karşılıklı saygı önemli bu yüzden yatakta çok fazla sertlik yerine daha özel deneyimlerden yana hareket ediyorum. Sınır tanımam ancak nereden durmam gerektiğini ya da nerede durmanız gerektiğini de bilmek gerekir diye düşünüyorum. Fotoğraflarım bilgi sahibi olmanız adına sizlere fikir verecek ve beni daha yakından tanımanıza yardımcı olacaktır.Vip escort hizmeti isteyen beyler vakit kaybetmeden bana ulaşabilir. Neler yaptığımı ya da sizlere neler sunduğumu merak ediyorsanız bir telefonunuz yeterli olacaktır.

adana escort, adana eskort

Olgun Escort

Merhaba Adanalı beyler, Ben Adana Escort bayan ZARA,

Yaş 35, kilo 57, boy 1,69 olgun bir bayanım,
Kendine değerleri olan ve bunlara saygı duyulmasını isteyen bir Adana escort bayanım.
Resimler bana aittir,seviyeli olgun beyleri beklerim,

Gereksiz yere aramayınız lütfen,ciddi seviyeli beyleri beklerim,

Görüşmelerimi kendime ait evimde yapmaktayım,

adana escort, adana eskort

Escort Bayan YEŞİM

Merhabalar Elit Beyler Ben Adana Escort YEŞİM
Görüşmelerimi Kendi evimde veya otellerde yapiyoru.
ELİT BİR BAYANIM
BOYUM 1:70 KILOM: 52
Kumral SAÇLIYIM kahve GÖZLERIM
GÖĞÜS ÖLÇÜM 82
ELIT VE KENDINI YETISTIRMIS BEYLERLE
OTELDE VEYA Kendi Evimde GORUSUYORUM
TEMİZLIK VE HIJYEN BENIM
ICIN OLDUKCA ÖNEMLIDIR SIZLERI
TERTEMIZ VE MIS KOKULARLA
KARSILADIGIM GIBI SIZDENDE HIJYENE
ONEM VERMENIZI BEKLIYORUM

adana escort, adana eskort, adana eskort bayan yeşim

Bayan Eskort ADANA MERVE

Merhaba Arkadaşlar, Ben Adana Escort MERVE..
26 yaşında 1.75 boyunda 55 kilo yeşil gözlü esmer bir bayanım. Adana çevresindeki beyleri bekliyorum. Benimle birlikte hoş kaliteli güzel saatler yaşamak istiyorsanız aramanız yeterli. Kesinlikle pişman olmayacağınıza emin olabilirsiniz. Görüşmelerimde kondom mutlaka kullanıyorum.. Anal ilişkiye girmiyorum teklif bile etmeyiniz.. Daha detaylı bilgi için beni alttaki numaramdan arayınız..

adana escort, adana eskort, bayan escort adana, adana escort merve

Adana Escort SİBEL

Merhaba adana ‘nın en elit beyleri , karşınızda adana Escort Bayan Sibel ;

Siz değerli beylere burda kendimi tanıtma fırsatı bulduğum için oldukça şanslıyım sanırım.Elimden geldiğince

sizlerin mutluluğu için çabalıyacağıma emin olabilirsiniz.Bunları yaparken üzgün ve huysuz bir tavır sergilemem

kesinlikle.Eşimden boşandım , beni mutlu edemediğini düşünüyordum ve bu düşüncelerimde de haklı çıktım sanırım.

Erkeklere olan aşırı ilgim , onları mutlu etmem gerektiğini söyledi bana bunu da Escortluk hizmeti ile

gerçekleştirebileceğime karar verdim.

Profil Bilgilerim ;

İsim : Sibel

Uyruk : Türk

Yaş : 25

Boy : 1.75

Kilo : 55

Saç : Kahverengi

Göz : Ela

Ten : Bronz

Vücut Ölçülerim : 95-55-90

Görüşmelerimi sadece 4-5 yıldızlı otelelrde gerçekleştirmekteyim.Onun haricinde hiç bir buluşma teklifinizi kabul etmiyorum.İlk

başta otelin lobisinde tanışıp vaktin nasıl geçeceğine beraber karar vermeliyiz.Saat gündüz on ile gece oniki arası müsaitim.

Ayrıntılı bilgiler için lütfen telefondan irtibata geçiniz.

Tel : xxx

adana dul escort , adana ucuz escort , iri göğüslü escort adana , adana escort

Adana Escort LALE

Selam beyler ben Adana ‘ ten Eskort Bayan Lale ;

Adanae yeni taşındım.Bu arada doğunun eşsiz yemekleri ile karşılaşmak beni çok mutlu ediyor.

Boğazına düşkün bir bayanım , göbekli erkeklerden hoşlanmaktayım.Kriterlerim fazla görüşme konusunda

40 yaşın altında ve zayıf erkeklerle görüşme kesinlikle kabul etmiyorum.Olgun bir karaktere sahip ,

yıllanmış şarap misali bir kadınım.

Profil Bilgilerm ;

İsim : Lale

Yaş : 38

Boy : 1.66

Kilo : 68

Saç : Koyu Kestane

Göz : siyah

Ten : Esmer

Vücut Ölçülerim : 95-65-95

Görüşmelerime lüx otellerin lobisinde birer kadeh birşeyler içerek başlıyorum.Görüşmenin sonrası ise anlaşma durumumuza ve

uyum sağlamamıza göre şekillenecektir.Sizlerin herşeyi saygıyla karşılayacağına inanarak en kısa sürede aramanızı bekliyorum.

TEL : XXX

Adana olgun escort , olgun escort Adana , eskort Adana , Adana escort bayan

Adana Escort Bayanlar adana bayan escort

adana escort kızlar, adana eskort bayanlar telefon numaraları sitesi

Adananın Bir Numarali bayan escort sitesi . adana escort - escort adana - Sizlere Güvenli Bir Ortam Sağlıyor Fetiş, Dul, Dolgun, Uygun, Kondomsuz, Cimcif, Esc Bayan, Orospu Numaraları, Grup, Whatsapp, Bayan Partner, Matüre, Bayan, Sınırsız, Yabancı, Rus, Anal, Oral, Seksi, Kapalı, Balıketli, Öğrenci, Türbanlı, Yeni, Saatlik, Gecelik, Seanslı, Gerçek, Genç, Masöz, Elit, Sarışın, Esmer, Kumral, Numaraları, Numarası, Nosu, Telefonu, Teli, Twitter, Facebook, Çıtır, Olgun, Otele Gelen, Eve Gelen, Ucuz, Sert, Şişman, Hard, Zayıf, Orospu, Esc, Grup, Swinger, Evi Olan, Lezbiyen, Travesti, Sakso Çeken, Gay, İnstagram, Swarm, Telekız, Gerçek Resimli, Köle, Kızıl Saçlı, Manken, Ofise Gelen, Arabada, Özbek, Kızlar, Azeri, Alman, Ukraynalı, Suriyeli, Kürt, Sahibe, Zenci, Merkez, Adresi, Sitesi, Fiyatı, Orsp, Esgort, Telegram, Tiktok, Vip, Bayan, Bulma, Kapalı, Masaj, Masaj Yapan, Eskort, Trv, Sex, Seks, Tufanbeyli, Yumurtalık, Yüreğir, Pozantı, Saimbeyli, Sarıçam, Seyhan, İmamoğlu, Karaisalı, Karataş, Kozan, Aladağ, Ceyhan, Çukurova, Feke gemlik escort gölbaşı escort görükle escort güngören escort güzelbahçe escort inegöl escort iskenderun escort kadıköy escort kağıthane escort karabağlar escort